TARİH KOKAN ŞEHİR

Kosova`ya uğrayıp da Prizren şehrini görmeden geri dönmek olmaz. Kosova’nın güneyinde yer alan bu şehir başkente, bir buçuk saat uzaklıktadır. Ayrıca başkentte kuramadığınız iletişimi burada kolayca kurabilirsiniz. Girdiğiniz bir markette, uğradığınız bir evde, yürüdüğünüz sokaktaki herkes türkçe konuşabiliyor. Şive farklılığı vardır sadece. Aksanımız Türkiye’nin doğu Karadeniz ağzını andırır. Buraya geldiğinizde ilk dikkatinizi çekecek olan, şehirdeki Osmanlı döneminden kalan yapıtlardır. Bu yüzden tarihi eserleriyle ünlü bir şehirdir diyebiliriz. Şar Dağları’nın eteklerinde kurulmuş olan bu şehirde kaybolman imkansızdır. Küçük, dar ve arnavut kaldırımlarıyla dolu olan sokakların sonu her zaman “Şadırvan”a bağlanır.

Şadırvan şehrin merkezinde, çoğunlukla insanların buluşma mekanı olarak seçtikleri yerdir. Bu yüzden de çarşı Şadırvan adını almıştır. Şadırvan’a vardığınızda bir sürü yol ayrımına denk geleceksiniz. İstediğiniz yöne devam edin, nasıl olsa dönüp dolaşacağınız yer yine aynı olacaktır. Yol boyunca, “Prizren Sırp Ortodoks Klisesi”, “Prizren Katolik Klisesi” ve yolun ters tarafında olan ve Prizren’in sembolu haline gelmiş olan “Sinan Paşa Camii” bulunmaktadır. Bundan da anlaşılacağı gibi, farklı din ve mehzeplerdeki insanlara rastlamak mümkün. Güzel olan tarafı, görüşünü rahatça ifade edebilmen. Her neyse devam edelim. Çarşıdaki yol boyunca sizi yalnız bırakmayacak olan Prizren Dere’si bulunmaktadır. Gür gür akmasıyla adeta bir müzik eşliğinde yanınızda gelir. Ancak derenin temizliği hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Temizlenmeye daha yeni başlandı. Önceleri pek hoş olan bir görüntü sunmuyordu önümüze. Neyseki bu durum düzeldi. Yürümeyi sevmeyenler ya da dinlenmek isteyenler için de dere boyunca dinlenebilecekleri banklar ve arkadaşlarıyla zaman geçirebilecekleri kafeler bulunmaktadır. Buradaki evlerin yüksek olmayışı şehiri tamamlayan maddeler arasında olduğunu düşünüyorum. Böylesine ufacık bir şehirde bina görmek hoş olmazdı.

Ziyaretçilerin en çok uğradıkları mekanlar arasında Mehmet Paşa Hamam’ı bulunmakta. Kullanıma açık değil, ancak restore edilip gezilebilecek bir tarihi eser haline dönüştürüldü. Osmanlı dönemini merak edenlerin kesinlikle uğraması gereken bir mekan. Sergilerin olduğu dönemlerde ücret ödenip, etkinliğin olmadığı dönemlerde girişler ücretsizdir. Prizren’de gezilip görülmesi gereken yerlerden bir tanesi de Prizren Kalesi’dir. Yarı yola kadar arabayla çıkıp, bir yerden sonra yürüyerek çıkılmalıdır. Yol boyunca yeşillik ve manzaranın güzelliğiyle beraber olacaksınız. Kale’yi gezip görebileceğiniz gibi, şehrin tamamını buradan izleyebilirsiniz. Prizren’in en sevdiğim yeri tam da burası işte, özellikle gece manzarasını görmeniz gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu şehri ziyaretim sırf bu kaledeki manzarayı görebilmek için olmuştu.

Savaş döneminden yeni çıkmış sayılırız. E bu savaşta da türk askerlerinin yardımı apaçık ortadadır. O dönemde buraya gelmiş ve görevini burada sürdüren askerler hala var. Bu yüzden “Kosova Türk Birliği” bu şehirde yer kuruldu. Askerlik dışında aynı zamanda üniversiteye hazırlık sürecinde olan öğrencilere eğitim konusunda yardımcı olan öğretmen askerlerle dolu. Askerler bize eğitim vermeseydi, bizim Türkiye’de eğitim görmemiz bayağı zorlaşırdı. 2011’de bu eğitim son buldu, ancak bu dönemden önceki öğrencilere yardımları tartışılamaz. Şehri, nehir ortadan ayırıyor adeta. Taş Köprü’nün bir tarafında tarihi eser, diğer tarafında biraz daha modernleşmiş bir yapı görüyoruz. Bu şehri bölen Taş Köprü’lerde fotoğraf çekinmeyi aman unutmayın. Ziyaretçilerin hepsinde eminim bu fotoğraflardan vardır. Acıktıysanız da merak etmeyen, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi burada yemek seçeneğiniz bol. Ancak ilk olarak Süla Köfteciden 1.50 euroya bir porsiyon köfte yemenizi tavsiye ederim. İster kışın ister yazın gidin,her döneminde kendinizi dinlenmiş olarak hissedebileceğiniz bir yer. Trafikten, gürültüden uzak. Ancak şunu unutmayın ki, balkanlar Türkiyenin batısından daha soğuktur.